9 Kasım 2011 Çarşamba

HARAM - HELÂL

SORU: İçkili bir restoranda çalışan bir akrabam var; kendisini arada sırada ziyaret ediyorum. Bu akrabamın kazandığı haram mı? O lokantada, onun hazırladığı haram olmayan yiyeceklerden ikram etse, yenilebilir mi?

CEVAP: Bu kardeşimizin akrabası aşçı olarak bir yerde çalışıyor, çalışmasının karşılığını alıyor. Kazancında bir mahzur yoktur. Kendi parasından yaptığı ikram, yenilebilir. Lokantada kendisinin hazırladığı içinde haram malzeme olmayan bir yiyecek de, yenilebilir.

Amma dileriz ki, kendisi mâdem müslüman, mütedeyyin bir kimsedir, inşaallah içkili bir lokantaya hizmet etmez de, güzel bir yerde çalışır.

SORU: Kilise çanını andıran saatleri camiye, eve koymak câiz midir?

CEVAP: Onlar kendi memleketleri için saatlerini yapıyorlar. Kilisenin ibadet vakitlerini bildiren çan seslerinin sesinin aynen veriyorlar. Caminin içinden kilisenin çan sesi duyuluyor: "Dannn dannn... Dannn dannn... Dannn dannn..."

İnsan Münih'te mi, Avusturya'da mı, Türkiye de mi, camide mi, dışarda mı; bilemiyor. İyi bir şey olmadığı muhakkak... Hiç olmazsa çan sesi olmayan bir saat olsun. "Dınnn..." yapsın, bitsin. Çan sesine benzetileni siz almayın da, onlar da getiremesinler.

SORU: Kenarları biriketle örülmüş, üzeri beton kapakla kapatılmış kabristan olur mu? Bunun iki katlısı olur mu?

CEVAP: Olabilir. Üstü beton kapakla kapatılıyor, üzerine biraz da toprak atılıyor, açılmasın diye... Toprağı kazdırtarak da olur. O kazılan yere eğri eğri tahtalar koymakla da olur. Mühim olan ölüyü rahat bir şekilde kapatacak, ikide birde açılmayacak, çökmeyecek bir şekilde kabir yapmaktır; olabilir.

İki katlı olması yeni çıktı, evvelce yoktu. Eskiden de, birkaç kişinin bir kabre konulması meselesi kitaplara yazılmıştır. Zaruret olduğu zaman olabiliyor. Bu iki katlı olma meselesini de ona dayandırarak, olur diyebiliriz.

SORU: Parasına olmasa dahi oyun oynanan kahveden alış-veriş yapılabilir mi, çay kahve içilebilir mi?

CEVAP: Parasına olunca kumar oluyor, parasına olmadığı zaman da vakit öldürmece oluyor. Eğlence, keyf, lehv deniliyor ona... Doğru değil... Mecbur olmadıkça bu gibi yerlerde bulunmamak gerekiyor.

Hani mecburiyet olur... Yağmur yağıyor, dışarda dursan olmayacak gibi; birisiyle buluşacaksın, onu ancak orda görebilirsin gibi mecburiyetler olursa... Yolculuk esnasındaki durumlar oluyor. Meselâ, bir yerde otobüs park ediyor, başka çare olmuyor... filân. Mecburiyetler biraz mazeret olur. Onun dışında muhtaç olmadıkça gitmemek lâzım!..

Ama, kumar oynanmadığı zaman, ordan çay içmesi olabiliyor.

SORU: Gümüşte erkekler için sınır var mı; varsa, kaç gramdır?

CEVAP: Gümüş yüzük, yüzük olabilecek miktarda olduktan sonra istediği gramda olabilir; onda bir sınır yok... Gümüşü yüzük olarak kullanabilir, gramı mühim değil; nasıl isterse öyle yapabilir.

Gümüş tabak vs. kullanılması, altın gibi yasaktır. Yüzük olarak müsaade var...

SORU: Ayakta saç taranmazmış; doğru mu acaba?.. Tarayanlar borçtan kurtulmazmış diyorlar; ne dersiniz?

CEVAP: Bunun böyle ayete, hadise dayalı bir şey olduğunu bilmiyorum. Aslında düşünülecek olursa, saç ve sakal ne türlü taranırsa taranabilir. Ayakta veya oturarak olması mahzurlu değil... Belki, erkek kısmının oturarak taraması biraz zor... Kadınlar otururarak saçlarını tararlar ama, erkek kısmı ayakta tarayabilir. Herhalde sağlam bir rivayet olmasa gerek...

SORU: Hizmet işlerinde sözü özünü tutmayan birisiyle dargın durabilir miyiz veya aramızdaki işlerimizi asgariye indirmemiz câiz olur mu?

CEVAP: Dargın durdu mu, kepenkler kapanıyor, hiç konuşma olmuyor; o doğru değil!.. Ama, hakkı söylemek lâzım, "Bak, sen böyle yapıyorsun!" filân diye... Bir de tabii, iyilerle arkadaş olmak lâzım! Denenmiş, kötü olduğu zaman da, tabii onların da derecesi kaçıyor.

SORU: Ben anketçiyim. Bu anketleri yapmak için diskolara bile gitmem gerekiyor; ne dersiniz?

CEVAP: Tabii günahlı yere gidilmez. Eğer anketi dinî bir kuruluş namına yapsaydı; yâni, "Şu günahkârların arasında bir anket yap da, şunları düzeltmenin çaresine bakalım!" denilseydi, böyle bir güzel maksatla olurdu. Ama, dinî maksatla olmayan bir iş için, günahlı olan bir yere gidilmez.

SORU: Fatih döneminde kanun haline gelen kardeş katli şeriate uygun mudur?

CEVAP: Kanun haline geldiği münâkaşalıdır, şeriate uygun değildir. Kimsenin suçu olmayan bir kimseyi öldürmeğe hakkı yoktur. Suç teşekkül etmeden, suç işleyecek vehmiyle adam öldürmek de şeriatte yoktur. O bakımdan, o doğru bir iş değildir.

SORU: Bir insan haram para kazanıyorsa, bundan hediye kabul edilebilir mi?

CEVAP: Hediye helâldir. Adamın mutlaka bir taraftan helâl bir geliri de vardır. Helâlinden olabilir. Hediyeye hediye ile karşılık vermek de zâten vardır. Ayrıca siz de öyle yaparsanız, daha garantili olmuş olur.

SORU: Futbolu televizyonda izlemem ve sevmemin hükmü nedir?

CEVAP: Mâlâya'ni ile meşguliyettir. Mâlâya'ni ne demek?.. Hiç bir işe yaramayan, faydasız...

Adamın birisine göstermişler futbol oynayanları... "Bu zavallılar bir topun peşinde mi koşuyorlar? Yâhu benim param var, hepsine birer top alayım; öyle kavga edip durmasınlar!" demiş. Yirmiiki tane top alınca iş bitecek sanmış.

Faydasız bir şey, ne olacak yâni?.. Oynayanlar hadi spor yapıyor diyelim, seyredenler ne yapıyor?.. Vakit öldürüyor.

Zaten televizyonu biz bazan mahsus burda telefisyon diyoruz. Yâni telef makinası, zamanı telef etme makinası... Otur bir kitap oku!.. Otur, Kur'an-ı Kerim'i ezberle!.. Otur, çoluk çocuğuna bir şeyler öğret!.. Hanımınla bir şey konuş!.. Git bir hayırlı iş yap!..

Televizyonun karşısında: "Aman efendim, bu akşam çok güzel bir film varmış!.. Aman efendim, futbol varmış; Galatasaray Fenerbahçe ile maç yapacakmış da, çok iyi maçmış da..." Ne olacak, ne işe yarar?.. Yâni, mâlâya'ni ile meşgul olmak, zamanı israf etmek de doğru değildir.

SORU: Satranç için ne dersiniz?

CEVAP: Satranç da boştur. Yapılacak çok işlerimiz var... Eski insanlar vakitlerini hiç boş geçirmemiş, onun için küçük yaşta alim olmuşlar. Biz kırkımızı ellimizi geçiyoruz, daha Fatiha'yı bilmiyoruz. Neden?.. Böyle boşa vakit geçirdiğimiz için...

SORU: Fotoğraf çekilebilir mi, fotoğrafla resim arasında fark var mı?

CEVAP: Bu hususta alimler farklı görüşler belirtmişlerdir. Bazılarına göre fotoğraf da resim gibidir. Resim yapmak günah, --insan ve hayvan resmi-- heykel yapmak günah... Ahirette onlar azablandırılacaklar bu işi yaptıkları için... "Hadi bakalım canlandır şu yaptığını!" diye orda itab olunacakları bildiriliyor.

Bazı alimlere göre de fotoğraf, dışarıdaki ışıkların kağıt üzerine aksidir. Yâni "Servinin havuza aksetmesi gibi filân bir şeydir. Onun için bunun mahzuru yoktur!" diyenler de var.

Demek ki, ihtilâflı bir konu olmuş oluyor. İhtiyata riayet etmek isteyenler çektirmez. O alimlerin fetvasına göre müsaade tarafını alanlar, o müsaadeyi kullanır. Vebali, mes'ûliyeti kendisine ait olmak üzere...

SORU: Yılbaşında müslüman nasıl hareket etmeli? Çerez satan bakkal, o gün çerez satabilir mi?

CEVAP: Çerez satan bakkal, satabilir. Müslüman yılbaşı eğlencelerine katılamaz! Evinde bu eğlenceleri yapamaz! Evini o gece için hazırlayamaz! Çam ağacı alamaz, hindi kesemez. Gâvurlara benzeyemez, kâfirlerin yaptığı işleri yapamaz! Noel Baba'ya itibar edemez. Böyle saçma şeyler tamamen İslâm'ın dışındadır. Yapmaması icab eder.

Hristiyanlar çam ağacını koyuyorlar; çünkü, "Hazret-i İsa ağaca inecek." diye düşünüyorlar. Noel Baba, hristiyanların ne idüğü belirsiz bir şahsiyetidir, bizimle hiç ilgisi yoktur. Yılbaşı eğlencelerini yaparsak, büyük günah kazanmamıza vesile olur. Bizimle hiç alâkası yoktur.

Onun için biz o gün, diğer günlerden daha erken yatalım, ibadetimize daha düşkün olalım! Yatsı namazından sonra hemen yatalım, bizim ışıklar sönsün. Geceleyin teheccüd namazına kalkalım o gün, dörtte, üçte... "Yâ Rabbi! Bu kâfirlerin, bu cahillerin yaptığı ile benim hiç alâkam yok!.. Ben onlara hiç razı değilim, onlar gibi de yaşamadım yâ Rabbi!" diye dua edelim! Yatsı ve sabah namazlarında camide olmağa dikkat edelim ve onların hiç bir şeyine uymamağa gayret edelim!

SORU: Bir arkadaşımızın çalışmakta olduğu fabrika, yılbaşı hediyesi olarak tavuk ve çerez dağıtıyormuş. Bu kardeşimizin o hediyeyi alması caiz midir?

CEVAP: Hediyedir, alabilir ama, yılbaşı gecesinde kullanmaz. Bir fırsattır, alır. Satar veya başka bir zamanda yer.

SORU: Benim annem hacıdır. Namazı kıldıktan sonra hemen televizyonun başına geçiyor, tesbihini dahi televizyonun başında çekiyor. Ben bunun günah olduğunu söylüyorum; beni dinlemiyor. Kendisini getirdim, televizyon hakkında biraz anlatırsanız inşallah faydalı olacak.

CEVAP: Bu, televizyonun ne kadar zararı olduğunu gösteren bir şeydir. Televizyon esas itibariyle bir alettir. İyi tarafa da kullanılabilir, kötü tarafa da kullanılabilir; bunu kabul eriyoruz. Fakat, bugünkü televizyonun içinde yapılan programlarda affedersiniz her şey var... Gazinoya gitmezsin, gazino senin eve gelir... Şarkıcı dinlemezsin, şarkıcı senin eve gelir... Açık saçık yerlere, plaj ve saireye gitmezsin; o senin yanına gelir... Spor yapacağım diyen çıplak insanlar senin karşına gelir... Televizyonun içinde her şey var... Günahtır, ayıptır, insanın feyzini yok eder. Baktığından dolayı, o günahların zararı olur.

Onun için, mümkünse eve hiç almamak lâzım!.. Almışsa, o günahlı şeylere bakmamak lâzım!.. Tesbihi dahi onun yanında çekmek, ayrıca bir başka şaşkınlık alâmetidir. Allah ıslah eylesin...

SORU: Dükkânımda sigara satmamın bir mahzuru var mı?

CEVAP: Sigara sıhhate zararlıdır. Alimlerimizin bir kısmı mekruhtur demiştir. Bazı mezheblere göre haramdır. Meselâ, Suudî Arabistan'da bugün haram diye fetvâ veriyorlar. Osmalı diyarına ilk geldiği zaman, dört mezhebin fakihlerinden sorulmuş; o zaman haram demişler. Sonradan biraz belvâ-yi âm meselesinden, yâni herkes mübtelâ olduğundan dolayı, "Kerahat-i tahrimiye ile mekruhtur." demişler.

O bakımdan, mümkünse satılmaması lâzım geliyor.

SORU: Bıyık boyamanın bir mahzuru var mıdır, abdeste mânî olur mu?..

CEVAP: Abdeste mânî olmaz ama, bıyık boyamak uygun görülmemiştir. Sadece savaşta, "Bak bunlar ihtiyar, ak sakallı adamlar!" demesinler diye, genç görünmek için, boyamaya müsaade olmuştur.

SORU: Elektronik cihaz tamiriyle uğraşıyorum. Tamir ettiğim bir televizyonla zararlı yayınlar da seyredilebiliyor. Bu meslek dinen câiz midir?

CEVAP: Bunda bir mahzur yoktur; çünkü, nihayet bir aletin tamiridir. Belki, o alet bir kursun televizyon cihazıdır. Şerre kullanan vebal altında kalır. Aletin tamirinde bir sakınca yoktur.

SORU: Serbest mühendis olarak çalışıyorum. Resmi dairede işimi para vererek yaptırabiliyorum. Yoksa, mağdur durumda kalıyoruz. Bu durumda ne yapmamız gerekli?..

CEVAP: Tabii, "Rüşveti alan da veren de cehennemdedir." diye hadis-i şerif var; rüşvet vermek haram... Fakat, hakkı olan bir şeyi karşı taraf yapmıyorsa, o iş yapılmadığı zaman da bir mağduriyet olacaksa... Meselâ, adam huduttan geçecek; rüşvet almak için bir şeyi bahane ediyor, geçirtmiyor, haksızlık yapıyor. Bu gibi durumlarda cevaz vermiş alimler... Çünkü, burda bir rüşvet bahis konusu değil; kendi asıl hakkının verilmesini sağlamak bahis konusu oluyor.

Bazıları böyle müsaade vermiş ama, esas itibariyle eğer durumu müsaitse, vermeyip mücadele etmek daha iyidir. Ki, rüşvet yayılmasın, şımarmasın öbür taraf...

SORU: Gayr-i İslâmî bir gazete üç ayrı ansiklopedi veriyor. Ansiklopedileri para ile alsak daha fazla tutuyor. O ansiklopedileri almak için, bu gazeteyi alabilir miyiz?

CEVAP: O gazetelerin bir çok muzır tarafları var, yalan yanlış tarafları var... Onları yutturmak için, bu tarftan hediye veriyor; millet de onu alıyor. Alınca da o çıplak, müstehcen resimleri görüyor, o yalan yanlış fikirleri okuyor.

Bunları alın diyemeyiz, alın demek câiz olmaz. Müsbet bir gazete olsa, onun zaten gazete diye alsa, kupon verdiği için kesse bir de ansiklopedi alsa, olur. Müsbet olmayınca almak câiz olmaz.

O kitapların da ne derecede doğru olduğunu Allah bilir. Ben bazı maddelerine bakıyorum, oralarda da sabotajlar olabiliyor.

SORU: Gayr-i İslâmî yayınları, "Nasıl olsa alan alıyor." diyerek satmak câiz midir?

CEVAP: Câiz değildir. İçinde günah olan şeyleri satmak da caiz değildir. İçkiyi içmek de haramdır, satmak da haramdır. Günah olan bir şeyi yazmak da haramdır, yaptırmak da haramdır, satmak da haramdır. Satamaz!..

SORU: Sakal kazıyarak traş etmek hangi hükme girer?

CEVAP: Haram hükmüne girer; sakal kazımak haramdır.

SORU: Üniversitede okuyoruz. Okulda verilen yemeklerin kaynağını, nasıl hazırlandığını bilmiyoruz. Bu yemekleri yememiz uygun olur mu?

CEVAP: "Bismillâhir rahmânir rahîm" dersiniz, yersiniz! Memleketimizde genellikle helâl gıdalar vardır; domuz vs. yoktur. Bir eşyada ilk hatıra gelen, temizlik ve paklıktır. Eşyada aslolan tahârettir. Bir kayıtlayıcı şart olmadığı takdirde, bir meselede de asıl hüküm mübah olmasıdır.

Onun için, "Etleri inşaallah Et-Balık'ta besmeleyle kesilmiştir. Yağı domuz yağı değildir." diye düşünürsünüz. Besmele çeker, yersiniz. Vesvese etmeye lüzum yok...

Ama bir taraftan da araştırma yapabilirsiniz.

SORU: İşyerinde arkadaşlar beni zorluyorlar: "Sen içmiyorsun, bize rakı bira ısmarla!" diyorlar. Ben günah diye ısmarlamıyorum, "Biz kola niyetine içeriz." diyorlar. Ne dersiniz?

CEVAP: Öyle saçma şey olmaz! Kola niyetine içeriz demekle içki içmek helâl olmaz. İçkiyi ne içecek, ne içirecek, ne sunacak, ne taşıyacak, ne alacak, ne satacak; hepsi yasak İslâm'da... Her çeşidi yasak... Müslümanlarla alay ediyorlar, dalga geçiyorlar, haberiniz olsun!..

Parayı senden alacaklar, günahı sana yükleyecekler. Öyle şey olmaz!..

SORU: İhtiyaç sahibi ihtiyarlara verilen 65 maaşını almak caiz midir?

CEVAP: Devletlerin teb'alarına bazı yardımlar yapma hakkı vardır. Ordan alır. Bir mahzuru yoktur.

SORU: İslâmda türbe olayı var mıdır; bu konuyu aydınlatır mısınız?

CEVAP: İslâm'da kabre gömülmek vardır. Üstüne kabir olduğunu belirten bir çubuk veya işaret koymak vardır. Kabirlerin süslü olması yoktur. Türbe yapılması hiç yoktur. Peygamber Efendimiz'in zamanında olan bir şey değil...

Ama, bazı çok mübarek meşhur kişilerin kabri üzerine böyle şeyler yapılmıştır. Bunlardan birisi de Peygamber Efendimiz'in kabridir. Sonra Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali Efendimiz'in, Fâtımatüz Zehrâ Anamız'ın vs. türbeleri yapılmış. Sevgiden, saygıdan, hürmet görsün diye yapmışlar.

Aslında kabirlerin sâde olması esastır.

SORU: Kına kullanmanın erkekler bakımından hükmü nedir; bu hususta hadis-i şerif var mı?..

CEVAP: Erkeğin süslenmek amacıyla kına kullanması, hadis-i şerifte "Lût kavminin kötü adetlerindendir." diye geçiyor.

Lût kavminin bazı böyle lâubâlîlikleri vardır. Meselâ, mecliste oturdukları zaman çakıl taşlarını fiske ile sağa sola atarlarmış. Hafiflik yâni, iyi şey değil... "Islık çalmak, yaka bağır açık gezmek, paçaları yukarı kaldırılıp, dizler bacaklar açık çarşıda yürümek ve bir de kına yakmak..." diye o hadis-i şerifte geçiyor.

Ama hastalığa karşı, tıbbî bir maksatla kullanılabilir.

SORU: Günümüz hakimlerinin karar vermesi nasıl olacak? Bir çok kanunlar İslâm'a aykırı... Bu durumda hakimin işi iyice zorlaşmaktadır. Bizi aydınlatırsanız, memnun oluruz.

CEVAP: "Allah'ın emrettiği ahkâmı uygulamayan, onunla hükmetmeyenler kâfirdir, zâlimdir, fâsıktır." diye Kur'an-ı Kerim'de ayet-i kerimeler vardır. Allah'ın hükmünü icra edecek!

Hakimlik yalnız mahkemede hakimlik değildir, iki insanı arasında hakem olmak da bir hakimliktir. Orda da hakkı söylemesi lâzım! Orda hür olarak söyleyebilir insan...

Bir de bugün dindar kardeşlerimiz var; hukuk fakültesinde okuyorlar, hakim oluyorlar, savcı oluyorlar, avukat oluyorlar... Onlar da, müslümanların problemlerinde onlara yardımcı olmağa çalışmak niyetiyle olunca, iyi niyetle ecir sevap kazanırlar.

SORU: Ben içki satan bir otelde çalışıyorum. Otelin bir mescidi var; orada kıldığmıız namaz kabul olur mu?..

CEVAP: Otel esas itibariyle yatmak içindir, meyhâne değildir. Ama oteller lüks olduğu zaman, Turizm Bakanlığı mecburiyet koymuş, ille içki bulunacak filân diye... İçki de bulunduruyor ama, otel aslında yatmak için yapılmış bir binadır. Mescidi de olması, otel sahibinin nisbeten iyi bir kimse olduğunu gösteriyor.

O mescidde namaz caizdir. Otelin sahibi mescid açtığı için sevap alır, içki sattığı için vebal alır. Ama, bu kişinin ordaki namazında bir mahzur yoktur.

Esas itibariyle hepimizde bir kusur var ki, Turizm Bakanlığı böyle bir mecburiyet koymuş ve kredi vermiyor. Bizim biraz aktif olmamız, isteğimizi söylememiz lâzım!.. Gittiğimiz yerlerde içkili otellere, "İçki olduğu için kalmıyorum. İçki olmasaydı kalırdım." dememiz lâzım!.. Bir de Turizm Bakanlığı'na bu hükmü koydurtmamamız lâzım!.. Beşyıldızlı bir otel olmalı ama, içki koyma mecburiyeti olmamalı!.. Bizim memleketimizde içmesin adam, kendi memleketinde ne zıpırlık yaparsa yapsın... Biz zorlayalım!..

Suudî Arabistan'da içki satmak yasak... Adamlar bizden ileri bu konuda... Yaptırtmıyorlar, içki satanı cezalandırıyorlar.

SORU: Camilerde bulunan bazı saatler belirli zamanlarda çalıyor. Bazı kimseler bunların sesini kilise çanının sesine benzetip, bunların camide bulundurulmasını haram sayıyor. Bu konuda bizlere İslâm'ın hükmünü bildirir misiniz?

CEVAP: Doğrudur. Adamlar saaati sesini kilisenin sesine tam benzetmişler. Münih'te kilise çanı nasıl çalıyorsa, aynen o kilise çanının sesini saate vermişler.

Onun için, bu saatleri kullanmak doğru değil... O sesi çıkarttırmak doğru değil... Ama kullanılmışsa, haram değil de mekruh diyebiliriz. O sesi iptal etmesi uygun olur diyebiliriz. Kısarsınız, başka bir sisteme döndürürsünüz. Veyahut o saatleri hiç almazsınız, herifler o saati imal etmez. O kilise sesini saate koyan adamlar iflâh olmaz, daha da batar. Ne diye o saati alacaksınız, öbür saati alırsınız. Başka saati alın!..

Bütün halıların üstünde put deseni var!.. "Nerden oluyor bunlar?" diye sordum. "Desenler İtalya'dan geliyor." dediler. Adam koyuyor kendi putunu, tam göbeğine halının... Her tarafta haç, put... Her taraf haç dolu... Dikkat et, "Ben böyle deseni istemiyorum!" de!.. Hilâlli olsun, İslâmî desenli olsun...

SORU: Krem kullanmaya müsaade var mıdır? Hangi kremleri kullanabiliriz?

CEVAP: Bu kremin terkibiyle ilgili bir şeydir. Kremlerin terkibinde haram bir malzeme yoksa kullanılabilir. Meselâ kışın elleri çatlıyor insanın... Limonlu, vazelinli filân bir şeyler sürdüğü zaman, çatlaklar cayır cayır yanıyor ve iyi geliyor. Öyle bir şey sürülebilir. İçinde haram malzeme yoksa, çeşitli tıbbî sebeplerle krem kullanılabilir.

SORU: Bazı kolalarda alkol olduğu söyleniyor; doğru mu?

CEVAP: Alkol olduğunu bilmiyorum. Yalnız bazı markalarda uyuşturucu ve alışkanlık yapıcı maddeler olduğu söyleniyor.

Sorunun tam cevabı olmaz da, bu konuda umûmî bir şey söylemek istiyorum kardeşlerime... Bakkaldan gidip iki tane limon alın, bir tencere limonata olur. Şu kadarcık bir şey alıyorsunuz, dünyanın parasını veriyorsunuz. Yazık, günah... Limonları alın, şişeye sıkın; şekerle iyice karıştırın! Ondan sonra gittiğiniz yerde, plastik bir bardağın içine biraz su koyup, ondan karıştırıp içtiniz mi, otuz kişiye yetecek limonata olur. Biz hacca giderken filân böyle yapıyoruz, bozulmuyor da...

Bunun dut şurubu böyle oluyor, vişne şurubu böyle oluyor. Tabii olarak sıkıyorsunuz, hiç kaynatma filân yok... Kevgirden geçiriyorsunuz. Üstüne boca ediyorsunuz toz şekeri... Böyle kıvamlı koyu bir şey oluyor. Koy şişeye... Gittiğin yerde, bardağın dibine bir parmak dök ondan... Üstüne su koy, içine bir buz at... Kaç kişi istifade ediyor.

Benim şu anda midemde gastrit var, onikiparmak barsağında ülser var... Bizim gibi insanların stresli hayatından, telâşımızın çokluğundan oluyormuş. Hacca filân gittiğimiz zaman, ordaki kolalı içecekleri içince hasta oluyorum. İçindeki malzemeler zararlı malzemeler oluyor, asidi fazla geliyor. Veyahut içinde bir başka boya malzemesi oluyor, kanserojen bir şey olabiliyor.

En iyisi her şeyin tabiisi... Pamuklu giyinmek, yünlü giyinmek, deri giyinmek... Has ekmek, kepekli ekmek yemek... Tabii meyva suyu içmek...

Sütü al, yoğurdu kendin çal... Çünkü, Allah bilir o yoğurdu yapanlar nasıl yapıyorlar!.. İçine kireç mi koyuyorlar, salyangoz mu koyuyorlar... Kendin göre göre yap!.. Sütü al süt kurumundan, yoğurdu kendin mayala!..

Tabii gıdaya alıştırın kendinizi... Alıştıralım hepimiz, prensip edinelim!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder